Yazma Denemelerim – Nasıl Cesaretiniz Kırılır?
Yazma girişimlerim ortaokulda başladı. Bir kompozisyon yazmamız istenmişti. O zamanlar, annemin büyükbabamı hep özlemle andığını hatırlıyordum. Belki de, annemin yaşadığı özlem içime işlemişti. Kendimce, annemin babasına duyduğu özlemi beyaz bir kağıda dolma kalem ile yazmıştım. Tahtaya çıkarıp okutmuştu Basri bey kılıklı Türkçe öğretmeni. Sonra Zuhal okudu yazdığını. Zuhal, adı gibi. Beyaz dantel yakası, siyah önlüğünün üzerinde, üstelik saçları örülmüş ve örgü yapılmış saçı, sağa doğru eğdiği başı ile aynı yöne atılmıştı. Zuhal, okudu ve ağladı. Başı sağda, beyaz dantel yakalı kızı, öğretmen öyle çok tebrik etti ki… Tüm sınıf alkış tuttuk. Duygularını öyle güzel göstermiş, biraz nazlı, biraz çekingen süzülmüştü. Sonra ben okudum. Tüm kelimeleri bir araya getirdim. Ama Basri bey kılıklı öğretmen, kullandığım “tahsil” kelimesine takıldı. Bu kelimeyi kullanmak bizim gibi çocuklar için hiç “çağdaş” değildi. Benim tüm yazdığım, anlamsız kelimeler yığınıydı sanki. Halbuki aklımda bir ırmak akıyordu ben o dolma kalemi bastıra bastıra yazarken. Kelimeler, ırmağın bir o, bir bu yanında ” hadi beni de koy şu satıra” diyordu. Bir öğretmen çok şey değiştirebilirmiş. Bir defa daha öğrendim o gün. Ben usulca çekildim tahtadan… Sonrasında ne yazdım, ne de eski usül kelimeleri yoldaş yaptım kendime. Hep birşeyler mâni oldu. Halen de oluyor böyle. Yazsam paylaşsam bir türlü diyor, yazılarımı yazıp yazıp notlarda kaybediyorum. Bu da kendime not olsun. Dilerim kaybolmaz buralarda. #içimdengeldiyazdım