Yetmez diyor Başak kadını
Dün bir kitaba başlıyordum. Önsözünde yazar, kitabı babasına ve annesine ithaf ettiğini söylemiş. Annesi için şu ifadeleri kullanmış. “Gençliğini ben ve kardeşlerim için harcayan sevgili anneme teşekkür ederim.” Gençliğini harcamak ve çocuklar için bunu yapmak. Harcamak ifadesi beni mutlu etse de, içimi burktu. Annesinin kendi ve kardeşleri için gençliğini harcadığını idrak edebilmek ve kıymet bilmek; üzücü olanı ise, annesinin gençliğini çocukları için harcamış olması. Bence kimse, seçerek ve isteyerek çocuklar için bütün ömrünü çocuklarının yoluna koymazdı. Ama… Evladının yüzünü görünce, zaten neyin var neyin yoksa onların yoluna koyuyorsun. Ayaklarına taş değmesin diye uğraşıyorsun. Herşey olması gerektiği gibi olsun diye türlü türlü işler içinde, evladını mutsuz da ediyorsun. Bu aralar, gece olunca hep bunu düşünüyorum. Ben ve 3 evladım. Sanki bitirilecek bir yapbozun parçalarını arıyor gibi, her rengi, her resmi birbiriyle uyum içinde olsun diye her yolu deniyorum. Güzelce konuşuyorum, olmuyor. Dayanamıyor, yeterli sabrı gösteremiyorum. İçimden coştukca coşan kaba bir insan çıkıp bağırıyor. Böyle çözeceğimi sanıp, tamam bu sefer diyorum. Ama bu yolla çözülemeyeceğini tekrar tekrar tecrübe ediyorum. Herkesin benzer durumlarda olduğunu düşünüyor, rahatlıyorum. Sonra içimdeki başak kadını, yetmez diyor. Daha fazlasını yapmalısın. Gücüm bitiyor, bir yerde yoruluyor ve koyvermek istiyorum. Ama ne mümkün…
Annem hep hatırımda. Ben artık annemin bizim için çocukluğunu, gençliğini harcadığını biliyorum. Annemi sırtımda taşırım. Herkesin annesi gibi benim annem de çok kıymetli. Ona verdiğimiz değeri biliyor artık annem. Bunu bizim hissedip biliyor olmamız da güzel. Çocuklarımız, farklı kuşaktan gelen, bizden çok farklı olan Z kuşağı da bu kadar değer bilir mi bilmiyorum. Değerli hissetmek, bunu çocuğundan görmek güzel olsa gerek. Kim bilir, belki bir gün.