Geçiyor mu?

Bugün kendimi bir filmin giriş sahnesini izliyor gibi hissettim. Gözümdeki sahne şöyleydi. Yapraklar rüzgarla birlikte savruluyor ve ekrana o günün tarihi geliyor. 19 Eylül 2020… Bugünleri hiç unutmayacağım dedim. Unutmayacağım omuzumdaki ağırlığı, göz kapaklarımdaki acımayı, bugünlerde beyhude saydığım çabamı, kendimce haksız bulduğum insanların kıymet bilmezliklerini. Duam bâki. Her sabah şükür ile sağ ayağımı yere koyuyorum, her gece şükürle geçiyorum akşamdan geceye. Bunlara sözüm yok. Unutamayacağım başka ağır zamanlar olmasın tek. Bugünleri arar halde bulmayayım kendimi. İki gün önce büyük oğlumun yaşadığı öfke patlaması ile kendime geldim. Hani yeni ay diyorlar ya, yeni başlangıçlara delalet bir anlamda. Sırtımdan soğuk soğuk terler aktı. Ne yapacağımı bilemedim. Ben de çok öfkelendim ama bağırıp çağırmaktan başka bir şey gelmedi elimden. Bugün rüzgar öyle hızlı hızlı esmeye başladı ki, iyice halsiz olan bedenim, huysuzluğu tavan yapmış Kerem ile yine sokaklarda gezmeye çalışıyor, Mert kendince oyun bulup parkta zaman geçirirken, Alp ise kendince birşeyler bulmuş oyalanıyordu. Dün “Kırmızı Oda” adlı dizide bir sahne izledim. Gülseren Budayıcıoğlu’ nun sekreteri Tuna, doktor hanım öğle yemeği yemek istemeyince, odasına simit ve çay getiriyor, yemesi için başında bekliyordu. Sahnede çok güzel canlandırmışlar o duyguyu, önemsenmek hissi ve bunu hissettirmek. Sen bir şeyler verirsen, sana yardım eder, seninle ilgilenirim düşüncesinden uzak, seni önemsiyorum, sana her zaman yardımcı olurum duygusu o kısacık sahnede bana geçti. Belki benim gibi bundan bu çıkarımı yapacak bir Allah’ ın kulu yoktur. Ben izlerken böyle düşündüm. Çünkü çok yoruldum sevgili dışardan bakanlar. Bu sonbahar ve rüzgar sert bir tokat gibi, ayın yeni hali ile yine yüzüme vurdu gitti. Bugün de buradan yak bakalım dedi. Ara sıra sevebilirim galiba desem de yine sevemedim burayı, bugün de olmadı. Belki yarın yeni bir gün olur, belki sonraki gün, belki ondan sonraki gün de…
Not: Sevgili Perihan, bana bunları ne zaman nasıl yazıyorsun dedi. Çok zor yazıyorum Perihan dedim. Emzirirken, Kerem ağlarken, çocuklar bağırışırken, tapu dairesinde bile yazmışlığım var dedim. Yine öyle yazabildiğim yazılardan biri oldu. Kim nasıl anlarsa artık, atış serbest.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir